Site Rengi

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Uşak °C

HALİL ŞAHİN

TÜNELİN UCUNDAKİ IŞIK

Türk Ulusu, 2014 yılı baharında, Vatan Partisi(İşçi Partisi) önderliğinde Silivri duvarlarını yıkarak, Türkiye’nin öncü güçlerini ve Türk Ordusunu esaretten kurtarmıştı. Anımsıyorsunuz değil mi?

Böylece ABD emperyalizminin ve İsrail’in Türkiye’yi bölme planları bozuldu ve vatan bütünlüğü için sonuç alıcı savaşımın koşulları yaratıldı.

Türkiye, 24 Temmuz 2015 günü; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Türk Polisinin ve Köy Korucularının Bölücü Terör Örgütünü temizleme harekâtıyla birlikte, ABD emperyalizminin üzerimize sürdüğü güçlere karşı Vatan Savaşına girdi.

Türk Ordusu ve Türk Halkı, 15 Temmuz 2016 FETÖ darbesini bastırarak, ABD’nin Türkiye’deki silahlı gücü olan FETÖ Gladyosunu ezmiş, böylece ABD’nin Türkiye içindeki silahlı harekât kabiliyetine ağır bir darbe indirmiştir ve iç cepheyi pekiştirmiştir.

FETÖ Darbesinin bastırılmasından sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 24 Ağustos 2016 Fırat Kalkanı Harekâtıyla ABD – İsrail Koridoru’nu yarması ve 20 Ocak 2018 Zeytin Dalı Harekâtıyla Afrin’i PKK/PYD/YPG terör örgütünden temizlemesi, Vatan Savaşımızın önemli aşamaları ve başarılarıdır.

Vatan Savaşımızın seyri içinde ülkemiz, ABD güdümlü Atlantik sisteminden kopmakta, gerçek dostlarıyla buluşmakta ve Avrasya’daki konumuna yerleşmektedir. Türkiye,  dönüşü olmayan bir yola girmiştir. Böylece iki yüzyıllık Millî Demokratik Devrimimizi ve son aşaması olan Kemalist Devrimimizi tamamlama hedefimize ulaşmak için gerekli uluslararası iklime kavuşmaktayız.

2020 yılı ile yaşanan Corona virüs salgını, siyasal açıdan ortaya çıkan Dünya dengelerinde belirleyici rol oynamıştır. Bu aşamada Türkiye, aydınlık geleceğini belirlemenin de ötesinde insanlığın umudu olmuştur.

Türkiye ve Rusya’nın Soçi Mutabakatı, Suriye ile işbirliğinin de yolunu açmakta ve ABD’nin savaş planlarını bozmaktadır.

Türkiye’nin Vatan Bütünlüğünü sağlamak ve Üretim Ekonomisini kurmak, önümüzdeki devrim sürecinin de önde gelen iki görevidir.

Vatanımızı bölmek isteyen ve “Dünya Ekonomisiyle bütünleşme” adı altında Türkiye’yi borç batağına batıran küresel gücü artık milletimiz tanıyor.

ABD emperyalizmine karşı, milletimizin tüm güçlerini birleştirmek, bağımsızlığa, özgürlüğe ve zenginliğe ulaşmak için öncelikli koşuldur.

Türkiye ve Batı Asya ülkeleri, bugün Ege, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’den Suriye ve Irak’ın kuzeyinden geçerek Hürmüz Boğazı’na değin uzanan cephede, ABD tehdidiyle karşı karşıyadırlar. Bu durumda özellikle Doğu Akdeniz’de yükselen ABD ve İsrail tehdidine karşı; Suriye, Irak, İran, Azerbaycan, Rusya, Mısır gibi komşularımız başta olmak üzere, Çin ve Orta Asya’dan Almanya’ya dek Avrasya ülkelerinin dostluğunu kazanmak ve geliştirmek, hem güvenliğimiz açısından hem de Üretim Ekonomisini kurmak için zorunlu görevdir.

ABD emperyalizmine, PKK terör örgütüne ve FETÖ’ye karşı  tavır  alan  bütün  güçlerle aynı Türkiye  cephesinde mücadele ediyoruz. Türk Ordusu, Türk Polisi ve Türk Yargısı bu savaşımın yaptırım gücüdür. Mehmetçikle ve polisimizle birlikte  olmak, bugün doğru cephede yer almanın başta gelen ölçütüdür.

Başımızdaki yürütme ve yasama erkleri ulusumuzla, Ordumuzla ve tüm siyasi partileriyle aynı gemidedir.

Ne yazık ki; Vatan Savaşında farklı sesler yükseliyor, ayrı saflar belirginleşiyor. Unutmayalım ki, her savaşta olduğu gibi bu savaşta da üç cephe bulunmuyor. Ülkemizde karşı karşıya gelinen iki cephenin var olduğu görülmekte: Türkiye cephesi ve ABD – İsrail cephesi.

Üçüncü Cephede yer aldıklarını söyleyenler, aslında ABD cephesine düşmektedirler.

Eğer Üçüncü Gemi olacaksa, bu Türkiye gemisinin  batışını seyretme  platformu  olur.

Partiler ve Hükümetler birbirlerine düşman değil, iktidar mücadelesindeki rakiplerdir.

İş başındaki Hükümetler; Atatürk Devrimlerine karşı tutumuyla iç cepheyi zayıflatmakta,   Suriye siyasetiyle Avrasya Cephesinde güvensizlik yaratmaktadır. Bu yönetimler, ekonomi siyasetleriyle de 1980’de girdiğimiz çıkmazın içindedir.

Ama programlarıyla ve önermeleriyle; İkinci İstiklâl Savaşımızı kesin bir utkuya ulaştıracak siyasetleriyle ve hiçbir fedakârlıktan çekinmeyen deneyimli ve devrimci kadrolarıyla Türkiye cephesinin en kararlı ve en tutarlı partiler de vardır. Görmek, duymak gerek.

Bugün iç cephede ABD emperyalizmine karşı mevzilenme, somut olarak PKK/HDP ve FETÖ terör örgütlerine karşı kararlı mücadelede kendisini göstermektedir.

Günümüz koşullarında Vatanseverliğin, Milliyetçiliğin ya da Emek Devrimciliğinin sınandığı mevzi budur.

PKK’nın uzantısı olan HDP’nin ve FETÖ’nün sözüm ona mağdurlarını kucaklayan projeler, AB’D emperyalizminin, ülkemizi zaafa sürükleme planına hizmet etmektedir.

Türk ulusu; HDP ve FETÖ ile hiçbir zaman ve hiçbir koşulda işbirliği yapmayacaktır!

FETÖ, devlet ve toplum saflarından bütünüyle temizlenmelidir. FETÖ’nün iktidar ve ana muhalefet ile diğer partiler içindeki yuvalanmalarına artık hoş görü gösterilemez…

Geldiğimiz aşamada devletimiz, Atatürk’ün önderlik ettiği Cumhuriyet Devrimi değerleri üzerinden yeniden örgütlenmeli ve toplum, Cumhuriyet ideolojisiyle eğitilmelidir.

Dış tehdide karşı direnişi en sağlam güvenceye kavuşturmak için, Üreten Türkiye’yi kurmak durumundayız

Özellikle 1980 sonrasında Türkiye’ye dayatılan Neoliberal sistemden kurtulmak, bugün artık bir devrim sorunudur. O nedenle, bu açıdan Türkiye Üretim Devriminin eşiğine gelmiştir.

Bu amaçla önümüzdeki dönem; işçi sınıfımızın, çiftçilerimizin, küçük ve orta sanayicilerimizin, büyük sanayici ve tüccarlarımızın Üretim Ekonomisine hizmet eden ve aynı zamanda insanca yaşamaya yönelik taleplerle yürüttüğü bütün mücadelelerin en ön safında yer almalıyız.

Unutmayınız: Emekçi ve Üretici sınıflar, Vatan Savaşının ve Üretim Devriminin esas gücüdür.